Hayattaki sınavların pusula rolü üstlendiğini, bize yön göstermek için birer ölçek olduğunu görerek kalemimize sarılacağız bu kez. Uğruna çok ter akıttık, gecelerimizi sabahlarımıza bağladık… Şimdiyse bir başlangıca son virajımızı alıyoruz.
Sınavları büyük-küçük diye nitelendirmeden ilk günkü ciddiyetle burada olan arkadaşlarım; nice sınavlar vardır akışında girmiş bulunduğumuz, nice sınavlar olacaktır önümüzde korkusuzca karşılayacağımız. İçimizdeki dürüst yaklaşım, hoşgörü, sevgi ve saygı bize bu sınavları kazandıracak yegâne güçtür. Gönlünüzce bir sınav diliyorum sizlere, başarılarınız ne ilk ne de son olsun.
Geleceğinize emin adımlarla yürüdüğünüz, yolculuğunuzun emek kokan yılmaz adımlarında umutlarınızın taze kaldığı, güneşli yarınlarınız olsun.
İnsan en çok da varmak istediği yerden koşarak uzaklaşır. Duvarlara çarpmak istediği sözcükleri kanatır boğazını en çok. Adımları hızlanırken hayatın, düğümleri dolanır ayaklarına yutkunmamış boğazların.
Baktığın değil, daldığın yerdeyim. Cümle arası iç çekişlerin, kafanda taşıdığın sensizliklerinim. Karanlığın sarhoşluk etkisi uyandırdığı vakitlerde, damar yolunu bulmuş bir esinim. Yazılmamış senaryolarının sessizliklerindeyim, sınırları belirsiz gölgelerinin tekinsiz bekçisiyim.
Eskişehir’de lise yıllarımda Mackbear’a giderdim. Terası olan mekanları çok severim, oranın da terası vardı. Üst kat, insanlardan uzak ama kopuk değil, su boyuna bakıyor.
Şimdi üniversitedeyim ve başka bir şehirdeyim. Gittiğim mekanda teras varsa o mekandaki vadem uzun oluyor ve sadakat programıma geçiş yapıyoruz.
Evet, Mackbear’dan yazıyorum.
Tarih tekerrür eder.
Çocuk olarak geçirmediğim ilk bayram.
Ailemin gözünde çocuk olduğumun bir kanıtı daha.
Bayram harçlığı aramızdan ayrıldı bu bayram. Değişime birinci elden şahitlik yapıyorum. Bayram harçlığıyla beraber ayrılan çocuksu sevinçlerimiz ya da hüzünlerimiz değil ama. Onlar hâlâ içimde.
Bayramın 2. günü, uzak akrabalarım ve onların arkadaşlarıyla İskenderun’daydık. Abim bir ara markete gitti, geldiğinde çocuklara ıvır zıvır bir şeyler getirdi. Çocuklara tatlı bir şeyler getirdi ve o çocuklar arasında ben yoktum yani. Tatlıya da çok düşkünüm, çocuklara tatlı verilirken kedinin ciğere baktığı gibi bakmış olabilirim. Ben bakarken bir şeyler verilmeye devam etti ve ben de bakmaya… Yetişkinler tatlı yemiyordu nasılsa. Ben de kendime çocuktum ya, millet ne bilsin koca kız görüyorlar dışarıdan.
Bu bayram çocuk olarak geçirmediğim ilk bayramdı.
“Bir kere daha yandım ama canım gördüğüme sevindim”