İnsanı delik deşik eden sessizlikler var, geceyi bölen çığlıklardan daha beter. Ve sen o sessizlikte ne demek istediğimi anladın. Çünkü sen de çocukken bir kuş olmak istemiştin. Yakınmadan, ortalığı ayağa kaldırmadan acı çekmeyi öğrenmek hayli zamanını almıştı. Beni anladığında o kadar şefkatle baktın ki, sanki gözlerinle saçlarımı okşadın, gözlerinle ellerimi tuttun ve aynı gözlerle kahvaltına devam edebilirsin dedin.
mütemadiyen dolu bir kafayla, taştan değil ama ağır bir yürekle, gündelik sıkıntıların fizyolojik yansımalarıyla, sana hissettirmediğim ve aslında şikayetçi de olunmayacak bir ton tantana ile yine de seni arıyorum yıllardır. sen bilmezsin ama ben birçok şeyi yonttum, yine sana uydurdum bu aptal kafamla. tüm o aşk mektupları, yirminci yüzyıl icadı elektronik postalar, adını bilmediğim adımı sayıklayanlar tüm sevgiler sana olan sevgimi bütün etti, kırpıp attım fazlalıkları. tüm insan kalabalığını. bulduğumda inkarla, kaybettiğimde yüz yıllık kayıptan doğan ümitsiz birkaç sözle, yine de seni anıyorum. hayatımın hep aynı döneminde, hiç utanmadan yüzümü kızartmadan, yıllardır.
ne kendimle anlaşabiliyorum ne bir başkasıyla. bildiğim sevdiğim ne varsa geride bırakıyorum. elimde bir makasla koşuyor ve tüm bağları kesiyorum. istersen özgürlük de buna, istersen ayrıcalık, yalnızlık bu tamamen. geçmişimden bugüne hiçbir şey getirmedim. hiçbir yüz tanıdık değil, hiçbir yere daha önce gelmedim. hep bilmediğim kelimeler var önümde ve harflerim eski, yazacak yeni bir hikayem yok.
başlıyoruz.
birbirimize ait yıkılmaz kalelerimizin içindeyiz diye düşünürdüm
ne o benden ne ben ondan geçebilirim derdim
@jennaholdgrafer/instagram