This is a museum of geceninsukuneti.
mütemadiyen dolu bir kafayla, taştan değil ama ağır bir yürekle, gündelik sıkıntıların fizyolojik yansımalarıyla, sana hissettirmediğim ve aslında şikayetçi de olunmayacak bir ton tantana ile yine de seni arıyorum yıllardır. sen bilmezsin ama ben birçok şeyi yonttum, yine sana uydurdum bu aptal kafamla. tüm o aşk mektupları, yirminci yüzyıl icadı elektronik postalar, adını bilmediğim adımı sayıklayanlar tüm sevgiler sana olan sevgimi bütün etti, kırpıp attım fazlalıkları. tüm insan kalabalığını. bulduğumda inkarla, kaybettiğimde yüz yıllık kayıptan doğan ümitsiz birkaç sözle, yine de seni anıyorum. hayatımın hep aynı döneminde, hiç utanmadan yüzümü kızartmadan, yıllardır.
onu üzmemem gerek çünkü o beni seviyor. onu üzmemem gerek çünkü o beni düşünüyor. onu üzmemem gerek çünkü o bana değer veriyor.
onu delicesine severken, dertlerimle sıkmamam gerek. içimde yaşadıklarımı içime atmaya devam etmem gerek. onu yormamalıyım, bunu hak etmiyor. onu dinlemeliyim, onun derdine derman bulmalıyım. onu sarmalıyım, üzülmemesini sağlamalıyım.
beni her zaman çokça seven birisini içimde yaşadıklarımla üzmemeliyim. yansıtmamalıyım, anlatmaya çalışmamalıyım. yalnızca… yalnızca bu şekilde devam etmeli işte. ben görmezden gelmeliyim, görmezden gelinmeliyim. bazenleri cidden onu üzmekten başka bir şey yapmıyormuşum gibi hissediyorum. çabalamaya çalışırken, onu yıpratıyorum.
üzücü. üzücü çünkü kendim de yıpranıyorum. yıpratırken, yıprattığımdan daha çok yıpranıyorum.
yatağımda öylece uzanırken yoruluyorum, çünkü boğuluyorum.
önümdeki kağıtlara bakarken kalemi tutamıyorum çünkü kolumu kaldırmaya bile gücüm olmuyor.
ben yavaş yavaş pes ediyorum. neye pes ettiğimi bilmiyorum, neyi bıraktığımı bilmiyorum.
yalnızca bir sıkıntı var ve çözemiyorum. hiçbir zaman da çözemeyeceğimi biliyorum. gariptir ki, çözemeyeceğimi bile bile çabalıyorum.
elimden bir şey gelmiyor.
yalnızca özür dileyebiliyorum.
peki o zaman.
— natalie díaz, from “american arithmetic”, postcolonial love poem (via letsbelonelytogetherr)
blessed with beauty and brains
rüyalara inan. rüyalara inan; çünkü bilinçdışına yerleştirdiğin kaleye bir tek bu yolla ulaşırsın. bastırdığın, yıktığın, söktüğün, söktüğünü sandığın, sıyrıldığın, biriktirdiğin, sakladığın ve sakındığın, böylesi zıtlıkla iç içe geçirdiğin, üst üste yığdığın her şeyi o kalede bulursun.*
seni çok seviyorum ama
ait olmadığımı hissettiren yerler için savaşmamalıyım