Sevilmemesi gereken biriymişim gibi hissettiriyorlar.
Yorulduğumu hissettiğim anda gözlerinde dinlenmek. Yağmurlu ve kapalı bir havada içim daralırken aklıma gelişin ve günümün aydınlanışı. Ya da ne bileyim bir tebessümünü görmek için gece yarısı yollara düşmek, yolda hayallere dalmak. Sana yenilmek ve bu yenilgiyi kolayca kabul etmek, en güzel yenilgi olduğunu bilmek. Bir de avuç içlerinde hayatı bulmak, orada kalmak istemek. İşte belli olmuyor, bu sevginin günün hangi vakti insanı konuşturacağı.
Yaşamak için gücüm kalmadı.
Bir akşamüstü yenilirim kendime hep.
Kaç güneş battı o gece de bilmiyorum ama bir daha hiç sabah olmayacak gibiydi. Bir söz kaç güneş batırır, o zaman öğrendim.
Dize yatmalı ve saç okşamalı bir uykuya ihtiyacım var.
Bir insanın hayatı hep mi olumsuz olur, hep mi bahtsız olur, yoruldum gerçekten.
Olmuyor, yapamıyorum. Kafam bile kabul etmiyor artık beni, dört duvarla bile küsüm. Sevilmek istemiştim halbuki, bir gece yarısı gülümseten birkaç söz ile. Ağlamamak için zor tutuyorum kendimi, ellerimi sıkıyorum, "neden sevilmedim?" diye soruyorum kendime. Niye yapıyorlar bana bunları? Ben herkese iyi gitmeye çalışırken, temiz düşünmek için uğraştıkça. Bir gün kirlenirsem ve herkesi kirletmeye başlarsam suçlusu ben değilim..
Ben pek sevilmedim, o yüzden garip bir kişiliğe sahibim. Aldırış etmeyin..
Dayanamadığım halde susmak ve gülümsemek zorunda olduğum şeyler var.
Sesi titriyordu, uzaklara dalmış; gözleri dolmuştu. Anlatacak çok şeyi vardı fakat çığlık çığlığa susuyordu. Artık gözleri de anlatamıyordu bazı şeyleri, ölüyordu. Ormanın en derinlerinde kendini huzurlu hissederken şimdi ise bir toprak altındaydı ve nefessizdi, bu saatten sonra çiçek açmazdı, zaten toprağını sulayan da olmazdı.