altında seviştiğimiz parlak yıldızlar
ki bir zamanlar o kapının yedek anahtarı sendeydi.
bir evin bütün camlarını kırdıktan sonra kapısını çalamazsın.
"bana hiçbir şey anlatmıyorsun, joel. ben kapağı açık bir kitap gibiyim. sana her şeyi anlatıyorum. her utanç verici ayrıntıyı. bana güvenmiyorsun.'"
"sürekli konuşmak iletişim kurmak demek değildir."
"benim yaptığım bu değil. seni tanımak istiyorum. ben sürekli konuşmuyorum, tanrım! bir şeyler paylaşmak zorundasın değil mi? buna samimiyet denir. bana bunu söylettiğin için çok kızgınım."
"özür dilerim. benim hayatım hiç de ilginç değil."
benimle kalırsa belki mutsuz olabilir ama mutsuz olmayı da sevebilir, yine de kendisi bilir
ama yine de, çoğunlukla hayır. çoğunlukla boğuluyorsun. o da bunu anlamıştı. ve benim de anladığımı fark etmişti. ve babam. üçümüz de boğulduk ve birbirimizi nasıl kurtaracağımızı bilmiyorduk, ama hepimizin birlikte boğulduğumuza dair bir anlayış vardı.
bir şekilde birbirimizi anlıyorduk, annem, babam ve ben. hepimiz ne kadar berbat durumda olsak da birbirimizi anlıyorduk. annem, tüm hayatınız boyunca boğuluyormuş gibi hissetmenin nasıl bir şey olduğunu biliyordu, sadece bu anlar, bu çok nadir, kısa anlar hariç, aniden hatırladığınız... yüzebildiğiniz anlar.
tenimi kokuna, dokuna, günahına bulayıp yarım bıraktın.
kücük kızlar iltifat ettiginde ciglik atacak gibi oluyorum mesela tam da suan 🎀💗😭✨🥹💕🎀
"nasıl olacak bilmiyorum. ne düzeliyor, ne de kolaylaşıyor. "değişeceğim" diye kendime yalan söyleyemem. ben zehirim. zehirden yapılmışım. içimde zehir var ve dokunduğum her şeyi yok ediyorum. bu benim mirasım. gurur duyabileceğim hiçbir şeyim olmadı. ve beni tanıdığı için daha iyi olan kimse yok."
anılara kapılıp kanma, dünyanın da düzeni böyle
abi başım yine çatlıyor amk