Her insanın kalbinden, ruhundan parçalar taşıyan bizleri kah güldüren, kah güldüren, kah düşündüren... Bozkırın hikayesi GÖNÜL DAĞI
"Bozkırın en büyük adetidir bu zamansız gelmeler ve gitmeler. Çünkü gelmek gitmenin kardeşidir buralarda. Her kavuşma bir ayrılığın habercisidir. Her gelişin bir gidişi vardır."
Sen denizdin bense aslında sana birleşmiş gibi gözüken gökyüzü. Gökyüzü ile deniz kavuşamaz demi iyot kokulu adam. Biz birbirimize ne kadar yakın olsak da aslında hiç ulaşamayacak kadar uzaktık.Sen deniz ben gökyüzü. Aynı tonları paylaşsak bile birbirimize yabancıydık. Hiç olmadığı kadar.
Ve bir gün deniz gökyüzünü yuttu. Gökyüzü bir daha görünmemek üzere kayboldu.
Her hikaye mutlu sonla bitecek diye bir şey yok. Gökyüzü her ne kadar mutlu sonlara inansa da.
Ne dersin iyot kokulu adam bir gün deniz ile gökyüzü kavuşur mu? Hiç ayrılmadan mutlu bir son yazabilirler mi?
Ama gökyüzünün umudu tükendi. Belki bir gün başka bir deniz ve gökyüzünün hikayesi mutlu sonla biter. Ama bizim ki belli iyot kokulu adam mutsuz son.
DENİZ GÖKYÜZÜNÜ YUTTU ve GÖKYÜZÜ KAYBOLDU...
Bilir mi insan birisinin ona değer verdiğini
Hisseder mi insan birisinin onu önemsediğini
Ben hiç hissetmedim birisinin beni önemsediğini bana değer verdiğini
Hiç sevilmedim ki sevdiğim kadar
Yoksa ben mi çok seviyordum herkese göre
Ruhum bedenim kalbim o kadar kırgın ki
Kimseyi sevecek değer verecek yerim kalmadı artık benim
Sadece bu hayatta bana verilmiş olan son nefeslerimi alıyorum
Çaresiz bir şekilde .
"Yük olur muyum?" diye düşündüğün yere ait değilsin. Kendini kısıtlamak zorunda hissettiğin bir yere ait değilsin. Anlatamadığın, anlaşılmadığın bir yere ait değilsin.
Gurbetin de, esaretin de bu yüzden..
Çocukluğumdaki eksiklikleri tamamlamaya çalışırken zamanın ellerimden akıp gittiğinin farkına varmadım. Kendimi aileme kanıtlamaya çalışırken hayatın ve onların bana başka sürprizi vardı. Evlilik...
Dudaklarından basitçe süzülen tek bir kelime hayatımın tam ortasına kaos gibi düşmüştü. Hiç tanımadığım bir adamla ailelerin istediği üzerine sözleşmeli evlilik yapmaya zorlandık. Attığım bir imza son umutlarım da ellerimden aldı.
Ben Mira. Hayatın çocukluktan ibaret olduğunu anlayan Mira.
Sevgiye aç, nefret bakışlarıyla büyürken ruhumun parçalandığının farkına varmadım. Hayatın bütün acımasızlığının bana olduğunu düşünürken karanlığıma bir anda giren ışıkla gözlerim kamaştı.
Ben Poyraz. En iyi bildiği şey kaçmak olan Poyraz.
İki genç birbirlerinin yaralarına derman olurken bu sözleşmeli evliliğin geçmişin karanlığını sakladığını bilmiyorlardı. Peki geçmişin karanlığı bir gölge gibi peşlerine takılıp bütün sırları ortaya dökerken birbirlerine mi sığınacaklardı yoksa uzaklaşacaklar mıydı?
Kafamı yorgana gömüp hiç bir şey düşünmeden deliksiz bir uyku çekmek istiyorum.
" Dokunsalar ağlayacaksın ama hiç dokunmuyorlar" sözüyle iyi akşamlar diliyorum.
Dünyanın en ağır yüküdür, gönlü sende olmayanı ısrarla yüreğinde taşımak.
Vazgeçmek istesen de vazgeçememek.
Her şeyden sonra bu sondu demek.
Ama sesini duymak,seni hissetmek yeterlidir her şey için.
Bile isteye o yükü taşımaktır.
Canın yansa da bazen bu yükü taşımak ağır gelse de.
Gerçek sevgi bu değil midir?
Karşılık beklemeden onun mutluluğunu düşünmek.
Çok uzaktan olsan da bir o kadar yakınsın iyot kokulu adam.
➡Mutlu olmak istiyorsan bir amaca bağlan, insanlara ya da eşyalara bağlanma.
29 posts