Yazılmamış hikayelerde arıyoruz kendimizi.
Bize ait olmayan zamanlarda.
Çok zor değildi aslında.
Bunca açmasaydık yüreğimizi.
Ve bunca kırılmasaydık her papatya yaprağında.
Nerden bulaştıysa
O kadar mevsim varken
Ayrılıklardan bir Eylül giyindik üstümüze
Yetmedi.
Susturduk olanca gücümüzle
İçimizdeki sesleri
Sonra uzadı geceler.
Büyüdü karanlıklar
Kendi ayak seslerimiz kaldı bize yarenlik eden
Birde kan çanağı bakışlar aynalarda
Yani kıyamazken hiç kimseye
İncitmeye kıyamazken
Bir serçenin gözyaşına doldurduk içimizdeki kederi
Dokunsan düşecek
Dokunsan yerle bir olacak bir piramitin en gizli bölmesine saklar gibi sakladık kendimizi.
Mutluluklarin düştüğü kentlerden hep sürgün yedik.
Hep panayır sonrası terkedilmiş sokaklar kaldı önümüzde
Kimselerin uğramadığı parklar dolusu yalnızlıklar kaldı
Birde sen
Başımın belası Bir de sen kaldın herşeyden geriye
Yılmaz Pirinççi