Sana gülüm demiştim ya
O gül soldu.
Hani bu son demiştim ya
O gün sondu..
Çok sevdiğim, güzel yürekli insan mekanın cennet olsun. Işıklar içinde uyu.
#ilhanşeşen
Kemal Tahir, ilk öykülerini 1941’de hapisteyken yayımladı, daha sonra romana geçti. Dört öyküsünü topladığı Göl İnsanları adlı kitabını okuyan Nâzım Hikmet, “Göl İnsanları, Türk Edebiyatı’nın en güzel dört hikayesi olarak kalacaktır.” demiştir.
“Uyuyor işte… Su, neden uyumazmış. Bizde “Su uyur, düşman uyumaz.” derler. Deniz homur homur homurdanırken, bilmez misin, bunun kılı kıpırdamaz. Sana bir şey söylesem inanır mısın Hamdi? Göl kısmı, suların aptalıdır. Hamdi küreklerin sapına doğru gülümsedi:
— Suyun akıllısı, aptalı olur mu, Ağazade ?
— Denize bakarsan göl aptal, şuna bak… Koca İstanbul’a su veren adam hali var mı şunda?
— Sahi, Ağazade. Bütün İstanbul evlerine suyu burası verir. Sen buralısın, bilirsin, suyu acaba azalır mı?” (Göl İnsanları)
Kemal Tahir, Piraye ve Nazım Hikmet – Çankırı Cezaevi
UNUTULMUŞ BİR YAZ İÇİN
anımsa bizim unutulmuş bir yazımız vardı
kıyısından çocukların dokunarak geçtiği
yaz kirli denizlerin körfezine çekildi
biten o yaz mıydı düşün istersen
bir taşra melankolisine kaptır kendini
-şimdi anımsanması gereken birşeyler vardır
bir çığlık kadar sessizlik de anımsanır
hoyrat sevinçlerle sularında yüzülen
olağan duygularla yüreği örten
bir aştan geriye suskunluk kalır-
yazdan ne kaldı sana yazdan ne kaldı
birkaç dize ölü ozanların gezindiği
kimsesiz romanlara sığınan yürek ağrısı
denizle aranızda ortak dil gibi
usulca çoğalan yaz kederleri
-her zaman paylaşılan duygular vardır
yeri gelince ölümler de paylaşılır
bölüşmek bir ölümü dostluğu ve şiiri
benzemez beyaz evlerden mavi sulara
aynı pencereden iki yabancı gibi bakmaya-
yaz bitti mi diye sorma yaz çoktan bitti
yedeğinde karartılmış sevgiler taşıyarak
nasıl özlendiğine tutkunlar gibi şaşarak
korkarak geldiği yollardan geri dönmeye
sıradan geçen bir yazın yanına gitti
-bir aşkta sıradan yazlara da yer vardır
sıradan bir aşkın sözlüğü gittikçe daralır
artık ne fısıltı gibi ilk ürpertiler
ne geceyarısının büyülü güzelliği
ayrılıklar gelir kapımıza dayanır-
incelik gibi bu şiiri bıraktı yaz giderayak
bir ozan olsam bana sorulmaz derdim
sorulsa da o yazdan inceliğin hesabı
yazık ödenmemiş bir borç gibi karşımda
uçucu bir yazdan kalanların toplamı
-de ki o umutsuz duruşunun ardında
kendinden bile sakladığı yaraları
gün gelir onulmaz özlemler gibi
ıslıkla söylenen bir aşk türküsü olur
unutulmuş yazın kırgın yolcusu
sevdalı yüreğini kıyıya vurur.
Haydar Ergülen.