Bir kitapta şöyle bir şey okumuştum...
"Kalbime ayakkabılarınla girdiğin
için hiç kızmadım...
Seni bu hayatta kim incittiyse
hepsi için ben özür dilerim"
diye yazıyordu...
Bak bazı kalpler,
kendi incinmişliğinde dahi
özür dileyebiliyor...
Birini gerçekten her şeye rağmen
sevmek bu sanırım...
Herkesin bir kıyıya ihtiyacı vardır .
Sorgulanmadığı
Yargılanmadığı
Huzuru ve sessizliği bulduğu bir kıyıya...
Bir süredir içimde gittikçe daha da belirginleşen bir duygu var; sanki trajik sınanmalar ve kırılan umutlar dönemindeyim..
“Hissiz değiliz, merhametsiz hiç değil. Sadece bu çağa denk gelmenin neticesinde duygularımızı saklar olduk, yeni bir insan tanımanın verdiği yükü taşıyacak takâtimiz yok. Sanki; tek bir hakkımız var da, bir tek O mutluluğu bekliyormuşuz gibi.. Gerisi yorucu, gerisi üzücü, gerisi fani..”
"Evet, bazen gerçekten hiç kimsemiz
yok gibi gelir…
Sanki dünya susar,
içimizde fırtınalar koparken
kimse fark etmez.
Ama bil ki bu duyguyu yaşayan
sadece sen değilsin.
Yalnızlık bazen bir yük, bazen de bir öğretmendir.
Kendine döner insan o anlarda…
Kendi sesini duyar, kendi gücünü bulur.
Ve belki de en büyük 'kimse'yi orada keşfeder:
Kendini."
Bir yerde okumuştum. " Sevdiğiniz insanın sadece yalnızken aklına geliyorsunuz çünkü siz sadece boşluk doldurmak içinsiniz." Diyordu. Cümleyi okuduktan sonra içimde birşeyler koptu.