Az önce böyle bir an’a şahitlik ettim. Gülümsetti.
Ben bir Ayten'dir tutturmuşum oh ne iyi
Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum
Şiirler yazıyorum Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten'e beş var
Ya da Ayten'i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor
Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz
Günlerden Aytenertesidir
Odur gün gün beni yaşatan
Onun kokusu sarmıştır sokakları
Onun gözleridir şafakta gördüğüm
Akşam kızıllığında onun dudakları
Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim
Ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
Bir kadeh de sizinle içeriz Ayten'li
İki laf ederiz
Onu siz de seversiniz benim gibi
Ama yağma yok Ayten'i size bırakmam
Alın tek kat elbisemi size vereyim
Cebimde bir on liram var
Onu da alın gerekirse
Ben Ayten'i düşünürüm, üşümem
Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar
Parasızlık da bir şey mi
Ölüm bile kötü değil
Aytensizlik kadar
Ona uğramayan gemiler batsın
Ondan geçmeyen trenler devrilsin
Onu sevmeyen yürek taş kesilsin
Kapansın onu görmeyen gözler
Onu övmeyen diller kurusun
İki kere iki dört elde var Ayten
Bundan böyle dünyada
Aşkın adı Ayten olsun
Ümit Yaşar Oğuzcan
Çocuk olarak geçirmediğim ilk bayram.
Ailemin gözünde çocuk olduğumun bir kanıtı daha.
Bayram harçlığı aramızdan ayrıldı bu bayram. Değişime birinci elden şahitlik yapıyorum. Bayram harçlığıyla beraber ayrılan çocuksu sevinçlerimiz ya da hüzünlerimiz değil ama. Onlar hâlâ içimde.
Bayramın 2. günü, uzak akrabalarım ve onların arkadaşlarıyla İskenderun’daydık. Abim bir ara markete gitti, geldiğinde çocuklara ıvır zıvır bir şeyler getirdi. Çocuklara tatlı bir şeyler getirdi ve o çocuklar arasında ben yoktum yani. Tatlıya da çok düşkünüm, çocuklara tatlı verilirken kedinin ciğere baktığı gibi bakmış olabilirim. Ben bakarken bir şeyler verilmeye devam etti ve ben de bakmaya… Yetişkinler tatlı yemiyordu nasılsa. Ben de kendime çocuktum ya, millet ne bilsin koca kız görüyorlar dışarıdan.
Bu bayram çocuk olarak geçirmediğim ilk bayramdı.
Paris
Ben ümitsiz aşklar için yaratılmışım
Ayrılıklar için, sonsuz kederler için
Ne zaman ta derinden sevsem bir kadını
Ezilmeli yeni açmış gülleri kalbimin
En güçlü zehir olmalı aşk dediğin
Alkol gibi damarlarıma yürümeli
Sarmalı her yanımı gece olunca
İçimde bir çıbancasına büyümeli
İnsan sevince her gün bir kez ölmeli
Her gün bir başka yerine saplanmalı o kurşun
Yollara düşmeli, perişan deli divane
Erimeli potasında o garip var oluşun
Artık uzak bir anıdır huzur ve sükun
O büyük yangın başlamışsa yürekte
Bir gün gelir de bu çaresizliğin
Aranır bütün tesellisi ölmekte
O yerde sevilmek de yalan sevmek de
Nereye baksan dizboyu karanlık
Boşuna bir ışık arama göklerde
Her şeyinle aşkın içindesin artık
Böyle gitgide derinlere çeker o bataklık
Orada ölümsüz olur nice kara sevdalı
Sevmek, hiç sevilmeden; korkunç güzel
Aşk dediğin karşılıksız olmalı.
Ümit Yaşar Oğuzcan
“Hayatta ve fotoğrafta en iyi pozu yalnızlar verir.”
Yadyodaki derslerde kendimi Granny oyununun içerisindeymişim gibi hissediyorum.