Her zaman özgür olmak istemiştim... Peki şuan neden kanatlarım yanıyor umutlarım ise bir tozlu rafa kaldırılıyor? Bu olanları izlerken ben ne yapıyorum? Ne hissediyorum? Neden bu olanlara sessiz kalıp oturup olanları izlemekle yetinirsin ki bunu dışardan gören biri bunu düşünürdü büyük ihtimal...
Yağan yağmur neden birinin gözyaşlarını anımsatır?
Sonbaharda dökülen yapraklar neden hep yenilenmeye devam eder ve ilkbaharda tekrar çiçek açar?
Kışın kar neden tertemiz bir şekilde her tarafı kaplar? ( Sanki... hiç kirlenmemiş gibi...)
Bu kadar güzel manzara varken neden insanlar hep güzel bir şeyi kirletme peşinde?
Neden her güzel olan kirlenmek zorunda ve karanlığa mahkum olmak zorunda?
Birine hakkettiği değeri vermek insanın neden bu kadar zoruna gider?
Ona son kez sanki bir daha hiç göremeyecekmiş gibi tutunmak ve ona sevdiğini göstermek varken...
Bu sorulara cevap vermek çok zor.
Herkes bir maske takınıyor ve dışarıya çıkıyor.
Kendi gibi olunca yargılanacağından korkuyorlar.
Küçümseneceğinden, dışlanacağından, kabullenilmeyeceğinden...
Sevilmeyeceğinden...
En kötüsü ise bunların hayatta olan bazı bencil insanlardan kaynaklı olması.
Hayata bir kere geliyoruz ve işte yaptığımız tek şey bu.
Çevreden kaynaklı olarak istediğimiz yaşamı yaşamaya vakit bulamıyoruz.
From Seori...
What should I do now why I hovered over, I don’t know how...
Where’s my hope? Nobody calls me, loved me not.
I just needed someone else...
Please... don’t come to me, I’m afraid every time.
What should I do now why, the fireworks that hover over me are gradually spreading.
Would it be a little easier if you just let me go
When my eyes are closed, My feet are empty.
Hedefinize ulaşamayacağınızı kanaat getirdiğinizde, hedefinizi değil, hedefinize giden yolu gözden geçirmelisiniz.
Zig Zaglar
Your silence... is your POWER !
Karanlık bir yere geçip kitaplık rafının önüne doğru ilerliyorum. Rafın üzerindeki bir kitabı elime alıp tozlu sayfaları çevirmeye başlıyorum yavaşça...
Sonrada bir koltuğa uzanıp okumaya başlıyorum. Orada okuduğum satırlar arasında kaybolup gidiyorum. Sanki... Kitabın içinde yaşıyormuş ta olanları okuyorum gibi. Yavaşça okyanusun sularına dalıp yunuslara dokunuyor ve onlarla oynuyorum.
Ve yavaş yavaş daha derine dalıp bir yer keşfediyorum. İlerledikçe gelen melodi beni oraya doğru gitmemi sağlıyor.
Korkma, sana zarar vermeyeceğiz. Burada güvendesin ve kimse sana asla zarar vermeyecek diyor deniz..
Küçük kızın güveni artıyor ve biraz daha açılıyor...
Çok fazla derine inen kız yavaş yavaş nefes almamaya başladığında evinden uzaklaştığını fark ediyor.
Ve ilk nefesi kesiliyor sonra ise bedeni duruyor, gözleri karanlığa gömülüp sonsuz uykuya dalıyor.
İşte bu ruhunu denizde bırakan kızın hikayesi...
“do it for your future self,”