Nasıl bi his biliyor musun? Oda çok geniş ama sığamıyorsun, bak kapı orada ama çıkamıyorsun, pencere açık ama nefes alamıyorsun."
--Cemal süreyya
Sevdiklerinize yüreğinizde ne varsa hissettirin,
Belki ne Yarın olur,
ne de Yarın "O olur" diyor Ahmed Arif ve ekliyor;
"Hayat geç kalmayı hiç affetmez"
İnsan insana çözüm olmalı,
Düğüm değil...
İnsan insana ilaç olmalı,
Dert değil...
İnsan insana yoldaş olmalı,
Yük değil...
İnsan insana lazımdır;
Ama; İNSAN İNSANA...
Çok hızlı yaşarsın, yavaş git derler.
Yavaş yaşarsın, ölü gibisin derler.
Orta halli yaşarsın, monotonsun derler.
Gülersin, ne gülüyo bu deli gibi derler.
Ağlarsın, bunalım derler.
Susar dinlersin, dilini mi yuttun derler.
Konuşursun, sus bi artık derler.
Çalışırsın, amele derler.
Yatarsın, beleşçi derler.
Kısacası derler de derler...
İnsanı candan ederler.
Sonra anlarsın ki gelmiyor artık geriye geçen günler.
Ona buna kulak vermeye bir son ver,
Yoksa onun bunun lafına baktı böyle oldu derler.
HOŞ GELDİN
ESKİYEN YÜZÜMÜN YENİ GÜLÜMSEYİŞİ,
Hoş geldin!
Seni olmadığın zamanlarda da sevmiştim,
Olmadığın baharlarda da…
Ama hiç bu kadar telaşlanmamıştım.
Beklememişiz üstelik birbirimizi…
Birlikte ıslandığımız yağmurlarımız yok…
Ne kavgalarımızın adı bir olmuş,
Ne “dost” diye baktığımız yüzler…
Ayrı ayrı akmış göz yaşlarımız.
Ben, asırlardır okşamamışım yanağını,
Senin yüzün ağlamaktan yorulmuş…
Ama yine de
HOŞ GELDİN
ESKİYEN YÜZÜMÜN YENİ GÜLÜMSEYİŞİ,
Hoş geldin!
Bir, yüzün vardı görmediğim,
Bir, sesin…
Hiç duymadığım…
Kokunu çiçeklerle tanımlayamazdım.
Dokunmadım, bilemezdim
Ellerinin beyazlığını.
Hangi şarkının neresinde,
Hangi şiirin en sevdalı sözünde
Çıkacaktın, bilemezdim.
Dilimin ucundaydın hep,
İşte; şimdi düşüverdin!
HOŞ GELDİN
ESKİYEN YÜZÜMÜN YENİ GÜLÜMSEYİŞİ,
Hoş geldin!
“Ağır ağır çıkılan bir merdiven” yok…
Eskittiğin yıllardan değil,
Sızlayınca yüreğin, anlıyorsun:
Yine gecikmişsin…
Sen, yeni yeni öğreniyorsun sevmeyi,
Bense çoktan düşürmüşüm aklıma ölümü.
Gönlün bedene baş kaldırdığı yerdeyim…
Ama yine de
HOŞ GELDİN,
ESKİYEN YÜZÜMÜN YENİ GÜLÜMSEYİŞİ,
Hoş geldin!
incinsen de, incitme. İnsan dilinin arkasında gizlidir.
Haci bektaş-i veli
Rabbim !
Haller bir tek sana hakkıyla ayandır.
darılmışlığıma, kırılmışlığıma, dökülmüşlüğüme merhamet et…
uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum
“Neyin var?” diye sorduklarında, neyden başlayacağımı bilmiyorum. o yüzden “hiçbir şey” demek daha kolayıma geliyor. koskoca sancıyı bir hiçbir şeye sığdırıyorum...!
Yaralayan da, yarayı dağlayan da, İyileştirip yaraya kabuk bağlayan da, YARADAN'dır.. İmtihandasın Ey İnsan; Sükut et, sabret, şükret !
Bütün olmazlarıma rağmen sen olurum ol
Olur mu?
Sen benim dualarım da sakladığım
Göz Yaşımı içime akıttığım
Acıya alıştığım yokluğunda
Rüzgâra karıştığımsın
Sen benim daldığım uzaklarım
En ücra köşelerim
Gizli sığınağım .
Yağmur sonrası toprak kokum
Gün ışığın da içimi ısıtanım
Sen benim adını koyamadığım
Sevdikçe doyamadığımsın
Kaçıp kurtulamadığım
Varıp kavuşamadığım .
Yandıkça yandığım
Yazdıkça yazdığım
Sebepsiz nedensiz sessizce sevdiğimsin...!!!
Âşk-ı vuslat