İnsanlık, acımasız bir arenada savruluyor. Haksızlık, zehirli bir sarmaşık gibi dallanıp budaklanıyor, adaletin soluğunu kesiyor. Vicdan, derin bir uykuda, merhamet ise unutulmuş bir lügat gibi raflarda tozlanıyor.
Dünya, güçlünün zayıfı ezdiği, açgözlülüğün sınır tanımadığı bir sahneye dönüşmüş durumda. Masumiyetin çığlıkları yankısız kalıyor, mazlumun gözyaşları umursanmıyor. İnsan, kendi türüne karşı en vahşi yüzünü göstermekte ustalaşmış sanki.
Adaletin terazisi bozuk, vicdanın sesi kısık. Merhamet, lüks bir erdem olmuş, vicdansızlık sıradan bir tavır. Bu karanlık tablo, insanlığın utanç lekesi olarak tarihin sayfalarına kazınıyor. Ne zaman uyanacak bu derin uykudan insanlık? Ne zaman yeşerecek yeniden vicdan tohumları, ne zaman filizlenecek merhamet? Belki de en karanlık an, şafağın en yakın olduğu andır... Belki de bir gün, insanlık bu acımasız döngüyü kıracak gücü bulur.
Sesin yağmurun tıpırtısı
Çimenin serinliği
Titreyen yıldızlar
Çatlayan nar
Elmanın kokusu
Sesin tenimde oynaşan bahar
Çöldeki o tek bulut
Yüreğime damlayan karanfil
Akşamın mor cıvıltısı
Sesin alnımdaki ak çizgi
Sözde duruluk
Adanmış mutluluk
Yüreğimdeki kutsal yortu
Sesin sabahın uyanışı
Bahçemdeki yangı
Bayrağın dalgalanışı
Direnişi bir halkın
Sesin kucak kucak yolculuk
Uzak adalardan çağrı
Gidilmemiş terli yollar
İzini kaybetmiş su
Sesin koynumdaki aşk
Kalbimin sahillerinde çırpıntı
Boynuma dolanan rüzgâr
Ölümlünün son arzusu...
FİGEN SARİYE
Bütün ömrümüz,
Uçurum dibindeki minik bir dala tutunmakla geçer.
Bu umuttur.
Bazen bir el gelir,
Elinizi uzatırsınız, sizi aşağıya iter.
Bu dost sandıklarınızdır.
Bazen bir el gelir,
Sizi yanında istediği için elini uzatır.
Bu aşktır.
Bazen bir el gelir,
Aşağıya düşeceğini bile bile size elini gözünü kırpmadan uzatır.
Bu sevgidir.
Bu eli tutun, hiç bırakmadan...!
~
Olcay DERECİK
Thracian Girl Carrying the Head of Orpheus (1864) by Gustave Moreau