Duyguların da mevsimi vardi fakat o hiçbir zaman baharı görmedi.
Konusunu anlamadığım bir hikayeyi yaşıyorum.
Derler ki; insan dünyaya gelmeden önce kaderini görür, yaşayacaklarını bilir ama unutmayı tercih edermiş. Acaba ne gördüm de bu hayatı yaşamaya değer buldum, bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa bu hayatı yaşamaya değer kılan şey her neyse ona ihtiyacım var.
Bir gün her şey yoluna girerse, umarım hala hevesim ve isteğim kalmış olur.
Eskiden hissetmek kolaydı; bir film, bir şarkı ya da basit bir anı bile içimde dalgalar yaratırdı. Şimdi ise hiçbir şey aynı değil. Duygularım uzaklaştı ve yerine bir tür uyuşukluk yerleşti. Bu haliyle yaşamak kolay mı, bilmiyorum, ama hissetmemenin acısı bazen hissetmekten bile ağır geliyor.
Hayat bize istediğimizi yapma fırsatı vermiyor. Nehir başka yöne akıyor, sen kapılıp gidiyorsun. Akıntıya karşı yüzemezsin bu yüzden kendini aciz ve işe yaramaz hissedersin oysa kimse akıntıya karşı yüzemez ki tek yapabileceğin en az yarayla kurtulmaya çalışmak. Ben hep akıntıya karşı yüzdüm yaralarımın çokluğu bu yüzden gerginliğimde bu yüzden.